Tarihte Yolculuk: Kırıkkale Tarihte Yolculuk: Kırıkkale - Manevihanem

Tarihte Yolculuk: Kırıkkale


Tarihte Yolculuk serüvenimizin bir sonraki durağı İç Anadolu Bölgemizde bulunan Kırıkkale. Çamlıca, Karakaya ve Kırıkkale tepelerinin hakim olduğu, Koçu Dağı’nın gölgesinde uzanan şehrimiz diğer pek çok şehir gibi milattan öncesine dayanan toplumlara ev sahipliği yapmıştır. Bu yazımızda Kırıkkale’nin Selçuklu ve Osmanlı dönemi tarihi yapılarını ziyaret edip, tarihte yolculuğun eşsiz keyfine varalım. Şehrimizin ilçelerini gezerken yüzyıllardır ayakta duran yapıların güzelliğine hayran kalalım. Bir köprüden sefere gider gibi geçelim, bir kuyudan soğuk sular içip dinlenelim. Gelin hep birlikte Kırıkkale’yi gezelim…

 


Çeşnigir Köprüsü

13.yüzyılda Anadolu Selçukluları tarafından inşa edilmiş bu köprü, uzun yıllar boyunca derbent niteliği taşımıştır. Karakeçili ve Köprüköy arasında Kızılırmak nehri üzerine yapılmıştır. Kesme taştan inşa edilmiş köprüde suyun akışını sağlamak için 3 tane yukarıda 9 tane aşağıda olmak üzere 12 göz vardır. 110 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğindeki köprü kayalık arazi üzerine inşa edilmiştir. Sağlam bir zemine oturtulması için orta bölümünde belirgin bir eğim mevcuttur. Rivayetlere göre 1402 yılında Timur ve orduları Ankara Savaşı’na giderken bu köprü üzerinden geçmiştir. Ayrıca Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi esnasında Mimar Sinan tarafından tekrar yapıldığı bilinmektedir. Cumhuriyet döneminde çok sayıda onarım gören köprü en son 2010 yılında Karayolları tarafından restore edilerek araç trafiğine kapatılmış ve halkın ziyaretine açık hâle getirilmiştir.

 


Koçubaba Türbesi

Balışeyh ilçesinde yer alan yapıların 15.yüzyılda inşa edildiği bilinmektedir. Alevi şeyhi Koçumbaba’nın sandukasının yer aldığı türbe sekizgen plan üzerine inşa edilmiş, aynı biçimde yükselen prizmal bir kütleye sahiptir. İçeriden kubbe, dışarıdan piramidal külah ile örtülüdür. Yapımında malzeme olarak düzgün kesme taş ve moloz taş kullanılmıştır. Sadece doğu cephesinde bir pencere açıklığı mevcuttur. Kitabesi bulunmayan bu yapının Evliya Çelebi’bin Seyahatname’sinde 2 ayrı başlık altında açıklayıcı bilgilerle yer aldığı bilinmektedir. Günümüze kadar ulaşan türbe yapılan tadilatlar sonucunda özgünlüğünü yitirmiştir.

 


Taş Mektep

Kitabesi bulunmayan yapının 1908 yılında 2.Abdülhamid tarafından Kırıkkale’nin Kesin ilçesine kız mektebi  olarak inşa ettirildiği bilinmektedir. Yarım bodrumu olan taş bir yapıdır. Ankara taşı ile inşa edilmiş olup tek katlıdır. Mektebin girişi doğu yönündedir. Dikdörtgen planlı olan yapının iki kısa tarafında üçer pencere, arka yüzünde beş pencere mevcuttur. Mektebin çatıya geçiş kenarı taştan saçak silmelidir ve çatı Marsilya kiremitlidir. 1960’lı yıllara kadar ilkokul olarak kullanılan yapı 1965 yılında ilçenin kütüphanesi olmuş, 2013 yılında Kültür Bakanlığı’nın destek olduğu restorasyonla Kültür Merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır.

 


Hasandede Camii ve Türbesi

 Merkez ilçesine bağlı Hasandede kasabasında bulunmaktadır. 1605 yılında inşa edildiği bilinen caminin minare tarafındaki ilk türbe Hasandede’ye aittir. Diğer türbeler ise Hasandede’nin oğullarının ve kızınındır. Cami, kesme taştan inşa edilmiş ve kalın duvarlıdır. Kare plan üzerine inşa edilen caminin doğu ve batı yönleriyle giriş kapısının iki yanında ikişer adet pencere mevcuttur. Kuzey cephesinin orta kısmında taş söveli ve basık kemerli bir giriş kapısı yer almaktadır. Minarenin gövdesi tuğladan olup, pabuç kısmına kadar kesme taş kullanılmıştır. Caminin duvarında bulunan taşının Hacer’ül Esved taşı olduğuna inanlar ellerini ve yüzlerini sürerek hacı olduklarına inanıyorlar. Bu taşın hikayesi ise kısaca şöyledir; Caminin inşası sırasında ustaların camiye yakışır bir taş aramaları üzerine Hasandede taşın geleceğini söylemiş ve taş Mekke’den gelmiştir.



Deliler Kuyusu

Keskin ilçesinde yer alan kuyu Haydar Sultan Külleysi içerisinde bulunmaktadır. Yapılan tadilatlar sonucunda özgünlüğünü kaybeden külliyeden geriye deliler kuyusu ve iki adet kitabe kalmıştır. 50 santimetre çapında bir kuyu bileziği, onun altında ise 60’a 60 santimlik kare kuyu mevcuttur. Kuyu ağzı beton kaplamalarla yükseltilmiştir ve zeminden derinliği 1,5 metre kadardır. Kuyu suyu hem kükürtlü hem de soğuk olması sebebiyle kaymakta ve  buhar çıkarmaktadır. Kuyudaki suyun ruhsal hastalıklar açısından faydalı olduğuna inanıldığı için akli dengesi yerinde olmayan, sara hastası olan, yakın çevresine zarar veren insanlar buraya getirilip, suya baktırılır. Bu kuyunun suyundan pek çok ailenin çocuk sahibi de olduğu söylenilir. Bu sebeple doğan  kız çocuklarına Sultan, erkek çocuklara ise Haydar ismini koymak da yaygınlaşmıştır.  

 

Bir tarihte yolculuk serüvenimizi de burada sonlandırıyoruz. Sizin de yazmamızı istediğiniz şehirler var ise yorumlarda belirtebilirsiniz. Baki muhabbetle…

 Yazan: Ayşenur Çakmak

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Güzel bir bilgilendirme metni olmuş teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyup, zaman ayırdığınız için biz teşekkür ederiz :)

      Sil