Tarihte Yolculuk serüvenimizin bir sonraki durağı Muğla şehrimize misafir oluyoruz. Birlikte Muğla’nın çeşitli yerlerini gezip, buram buram yaşanmışlık kokan tarihi yapılarını inceleyeceğiz. Selçuklu-Osmanlı dönemi emanetlerinin öncülüğünde o günlere ufak bir yolculuk yapacağımız bu yazımızda bakalım bizleri neler bekliyor? Kendimizi hangi caminin içerisinde, hangi kervansarayın kapısında, hangi türbenin başında bulacağız? Daha fazla meraklandırmadan başlayalım anlatmaya.
Ahmet Gazi Medresesi
Kapısının üzerinde bulunan kitabedeki bilgilere göre Ahmet Gazi tarafından 1375 (H.777) yılında inşa ettirilmiştir. Selçuklu ve Beylikler döneminde önemli ölçüde uygulama alanı olan “Tek katlı, açık avlulu/ revaksız ve (giriş eyvanıyla beraber) iki eyvanlı” medreseler grubundandır. Güney ve Doğu duvarlarının dış yüzeyi ile avluya bakan duvarların tamamı kesme taş kaplıdır ve Beçin’de bu özellikteki tek yapıdır. Medrese 9.10 x 12.50 metre ölçülerindeki avlusunun etrafında sıralanan on odadan meydana gelmektedir. Güneyindeki gotik mimari tarzında yapılmış olan anıtsal kapı vasıtasıyla medreseye girilmektedir. Kapının tam karşısında üzeri yüksek bir kubbe ile örtülü Ahmet Gazi türbesi yer almaktadır. Kubbesi kiremitle örtülü türbe, gotik hatlı sivri bir kemer ile medrese avlusuna açılmaktadır. Üzeri beşik tonozla örtülü medrese odaları loş ve küçük yapılmış olup her odanın içerisinde bir ocak, iki veya üç dolap bulunmaktadır. Medrese inşaatı bittikten sonra türbenin doğusunda bulunan odanın dış duvarına bitişik olarak karşılıklı iki aslan kabartmalı kemerli küçük bir çeşme yapılmıştır. Avlunun ortasındaki dört köşe mermer döşeme göz önünde bulundurulduğunda o dönemde burada bir şadırvan olduğu düşünülmektedir.
Firuz Bey Camii
Milas ilçesinde yer alan camii 14.yüzyıl
yapılarındandır. Caminin girişindeki dört satırlık sülüs hatlı kitabe
bulunmaktadır. Bu kitabeye göre caminin Hicri 797 yılında Safer ayının 26’sında
(21 Aralık 1394) Menteşe valisi Firuz Bey tarafından inşa ettirildiği
bilinmektedir. Mimarı Hasan bin Abdullah’tır. Mavi damarlı mermer
kaplamalarından dolayı Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde Gökcami olarak
anılmıştır. Kubbesi kurşun kaplı olduğu için halk arasında da Kurşunlu Cami
olarak bilinmektedir. Ters T plan üzerine inşa edilmiş bir camidir ve üç
bölümlü son cemaat yeri, giriş mekanı, bu mekanın iki tarafında yer alan birer yan
mekanla (hücre, zaviye) harimden oluşur. Haziresinde bulunan mezarlıktan birkaç
mezar taşından başka bir iz bulunmamaktadır. Yapı; gelişmiş mekan anlayışı,
örtü sisteminin çeşitliliği, cephe düzeni, malzeme-teknik özellikleri ve
süslemesiyle Ortaçağ Türk mimarisi için oldukça önemlidir.
Hafsa Sultan Kervansarayı
Marmaris Kalesi’ne yakın
bir yerde bulunan bu yapının inşası Rodos’un fethinden üç yıl sonra 1545’te
tamamlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman bu kervansarayı annesi Valide Hafsa
Sultan için yaptırmıştır. 8 odadan oluşan kervansarayın odalarından bir tanesi
oldukça büyük diğer 7 oda daha küçüktür.
Dikdörtgen plan üzere inşa edilmiş olup iki katlıdır. Kervansarayın içerisinde
bir de hamam bulunmaktadır. Giriş kapısında “Bu menzilhaneyi, Sultan Yavuz Selim
Han'ın oğlu, karalar ve denizler sultanı, Arap ve Acem krallarının efendisi
Sultan Süleyman Han 1545 yılında yaptırmıştır'' ifadesinin yazılı olduğu bir tabela
bulunmaktadır. Yapım amacının ise ‘Rodos seferi sırasında konaklama’ olduğu
yazmaktadır.
Ulu Camii
Tabakhane semtinde bulunan cami Selçuklu
dönemine ait yapılardandır. Aynı zamanda Muğla’nın en eski yapısı ve camidir. 1344
yılında Menteşe Beyi İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan
yapılmış cami dikdörtgen plan üzerinedir ve çatısı ahşaptan inşa edilmiştir. Minaresi
de kesme taştan yapılmış ve tek şerefelidir. 1938 yılında Muğlalı Abdizade Bey
tarafından tadilattan geçirilmiş ve bu sırada caminin genişletilmesi amacıyla cemaat
yeri de eklenmiştir. Yine bu tadilattan sonra son cemaat yerine bir abdesthane
eklenmiştir. Yakın zamanda camide bir yangın çıkmış, daha sonra Muğla
yerlilerinden zengin bir aile tarafından tekrar tadilata uğramıştır. Caminin
ilk yapı kitabesinde “Besmele, Ben Orhan oğlu büyük ve ölümlü Emir İbrahim Bey,
Peygamber'den beri. Bana cennette bir köşk ihsan etmesi için Allah rızası için
bir mescit inşa ettim. Elli ve kırk ve altmış sened ile” yazmaktadır.
Yazan: Ayşenur Çakmak
0 Yorumlar