ANTALYA |
Atabey Armağan Medresesi
Selçuklu Dönemi’nde 1239 yılında, Atabey Armağan
tarafından inşa ettirilmiştir. Günümüze sadece giriş kapısı ve bu kapının iki yanındaki beden duvarlarından
kalıntılar ulaşan medresenin giriş kapısı basit kemerlidir. Kapı yanlarındaki
bordürler üzerinde alçak kabartma tekniğinde zikzak ve yarım yıldızlardan
oluşan geometrik işlemeler bulunmaktadır. Kapının üst tarafındaki niş çerisinde
bulunan kitabede: “ Mülk yalnızca Allah’ındır. Bu mübarek medresenin
yapılmasını Yüce Sultan, Allah’ın
yeryüzündeki gölgesi, Dünya’nın ve Dinin
yardımcısı, fetih babası, Keykubat oğlu Keyhüsrev’in (Emir’ül-müminin ortağı) Allah saltanatını kalıcı kılsın.
Devletinde zayıf kul, Rabbinin rahmetine muhtaç Atabey
Armağan emretti sene 637” yazmaktadır.
Atabey Armağan Medresesi |
Zincirkıran Mehmet Bey Türbesi
1377 yılında
Mubariziddin Mehmet Bey’in oğlu Ali için inşa edilmiştir. Türbe kapısının üst
kısmında taştan oyulmuş kulp görünümünde bir parça bulunmaktadır. Bunun, türbenin sahibi Mübariziddin Mehmet Bey’in
Antalya’da Lusignanlar’ın (1361-1373) hakimiyetine son verişi sırasında
gösterdiği başarı nedeniyle kendisine yakıştırılan “Zincirkıran” lakabının
sembolik bir ifadesi olduğu düşünülmektedir. Anıtın kitabesinde şöyle
yazmaktadır: “Bu yok olacaktır. Yalnız Allah dışında. Bu şerefli kubbenin inşasını büyük Büyük Emir,
alimlerin ve fakirlerin koruyucusu, devletin, dünyanın ve dinin cengaveri Yunus
Bey oğlu Mahmut oğlu Mehmet emretti. Allah mülkünü kalıcı kılsın. (Karin-i eşref) merhum
ve masum Emirzade Ali, Allah türbesini
nurlandırırsın. Sene 779 Şaban ayının sonlarında.”
Zincirkıran Mehmet Bey Türbesi |
Sultan Alaaddin Cami
1834 yılında inşa edildiği
tahmin edilmektir. Panhagia Kilisesi olarak adlandırılan yapı, 1922 yılına
kadar Rum kilisesi olarak kullanılmıştır. Mübadeleden sonra 1922-1934 yılları
arasında arkeoloji müzesi olarak işlev görmüş ve sonraki yıllarda camiye
çevrilmiştir. Minaresi ise 1958 yılında
yapılmıştır. Doğu-Batı istikametinde
dikdörtgen planlı, üst örtüsü alaturka kiremit örtülü ve beşik çatılıdır. Kuzey
duvarında kesme taş, diğer duvarları
ahşap hatıllı moloz taştan yapılmadır. Kuzey ve güneyden karşılıklı olarak iki
girişi vardır. Caminin iç kısmı beşerli
iki sıra ince sütunla üç bölüme ayrılmıştır. Giriş aksları önündeki dört sütun,
merkezi kubbeyi taşımaktadır. Cami olarak kullanılmaya başlandıktan sonra apsis
kısmına bir mihrap yapılmıştır.
Sultan Alaaddin Cami |
Nigar Hatun Türbesi
Osmanlı sultanı 2.Bayezid’in eşi
ve Şehzade Korkut’un annesi Nigar Hatun adına inşa edilmiştir. Yivli Minare
Külliyesi içinde bulunan bu yapı; kırma taş ve devşirme malzemeden örülmüş ve
altıgen gövdelidir. İçten kubbe ve dıştan alaturka kiremitli piramidal bir çatı
ile örtülüdür. Türbenin içerisinde, üzeri açık mermer bir lahit bulunmaktadır.
Lahidin baş ve ayak taraflarındaki üçer satırlık kitabede şunlar yazılıdır: “Bayezid
Han oğlu Sultan Korkut’un annesi, Abdullah kızı, mübarek Ramazan ayında
Allah’ın rahmetine intikal eden merhum Nigar Hatun’un kabri, sene 908 (M.1502)”
Nigar Hatun Türbesi |
Karamolla (Makbule) Mescidi
13.yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. 1998 yılında onarım gören mescid kare planlıdır. Moloz ve kesme taştan inşa edilmiştir. Üst örtüsü alaturka kiremit kaplı tek kubbe ile örtülüdür. Kuzey cephesindeki giriş kapısı taş söveli ve basıl kemerlidir. İbadet mekanını örten kubbeye Türk üçgenleri ile geçiş sağlanmıştır. Güney cephedeki mihrap yuvarlak kemerli olup mermerdir. Mihrabın iki yanında mescidin kuzey ve batı cephesindeki pencerelerle aynı boyda olan birer dikdörtgen niş bulunur. Bunların üstünde de sivri kemerli nişler yer almaktadır. Aynı nişler mescidin doğu cephesinde de mevcuttur. Mescidin son cemaat yeri, kadınlar mahfili ve minaresi yoktur.
Karamolla (Makbule) Cami |
Umarız bu yazımız ile sizlere az da olsa fayda sağlayabilmişizdir. Gelin bundan böyle bu güzel eserleri es geçmeyip tanıyalım, gezelim ve kitabelerini okuyup öğrenelim. ''Tarihte Yolculuk'' yazımızı bir seri olarak 81 ilimizi tanıtacak şekilde yazmaya gayret edeceğiz. Bir sonraki ''Tarihte Yolculuk'' yazımızda görüşmek ümidi ile, baki muhabbetle...
Yazan: Ayşenur Çakmak
0 Yorumlar