Tarihte Yolculuk: Kayseri Tarihte Yolculuk: Kayseri - Manevihanem

Tarihte Yolculuk: Kayseri

Kayseri

 Tarihte Yolculuk serüvenimizin bir sonraki  durağı pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihten önemli izler taşıyan şehrimiz Kayseri. Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu topraklarına dahil olan şehrimiz Selçuklular zamanında Konya’dan sonra ikinci başkent olmuştur. Bu büyük devletin tarihi birçok yapısını içinde barındıran Kayseri’nin Selçuklu ve Osmanlı dönemi eserlerini hep birlikte inceleyelim. Unutmayalım ki: “Tarihini bilmeyen milletler yok olmaya mahkumdur.” (Mustafa.Kemal Atatürk)


Cıncıklı Cami

Cumhuriyet mahallesinde bulunan bu cami, Çiğdelizade Hacı Ahmet Ağa tarafından yaptırıldığı için Çiğdeli Cami olarak da bilinmektedir. Osmanlı Dönemi cami mimarilerinde sıklıkla görülen altlı üstlü çok sayıda büyüklü küçüklü penceresi bulunmaktadır. 1664 yılında yaptırılan Cıncıklı camisinin tavan yüksekliği 7 metre ve tabanı kare planlı olup üstü toprak örtülüydü. Yıkılmaya yüz tutan camiye çeşitli restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Caminin ilk tamiratı 1715 yılında Hacı Ahmet Ağa’nın kızı Ayşe Hanımdır. Daha sonra giriş kapısı üzerindeki 1921 tarihli kitabeye göre İmamzade Reşid Bey’in eşi Seyyide Hanım, Yedekçizadelerden Hacı Mehmed ve Hüseyin Beyler tarafından 1921 ya da 1923 yılında onarılmıştır.


Sahabiye Medresesi

Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde vezir olan Sahib Ata Fahreddin Ali tarafından 1267 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, açık avlulu ve tek katlı olup, orta avlu etrafında sıralanan odalardan meydana gelmektedir. Ön yüzü orta boy bir kervansaray görünümünde olan bu yapının kapı yanlarındaki ve üzerindeki geometrik oyma motifler Selçuklu Dönemi işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Kapı girintisinin her iki yanında birer oda bulunmaktadır. Kapı sövesinin üstündeyse Ayet-i Kerime yazılıdır. Medresenin taçkapısı üzerinde bulunan kitabede şöyle yazmaktadır: “ Bu mübarek medresenin yapılmasını Kılıçaslan oğlu Yüce Sultan, sultanlar sultanı, din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi Keyhüsrev zamanında, Allah mülkünü daim kılsın H.666 (M.1267) yılı, Allah’u Teala’nın rahmetini uman kul Hüseyin oğlu Sahip Ali emretti.” Yapıldığı günden bugüne birçok onarım gören medresenin son onarımı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır.


Tekgöz Köprüsü

Kocasinan ilçesinde Kızılırmak üzerinde bulunmaktadır. Kuzey-Güney yönlü bu köprü; kesme taştan 27 metre eninde, 18 metre yüksekliğinde büyük kemer ve 11,5 metre eninde 7,5 metre yüksekliğinde daha küçük bir kemerden oluşmaktadır. Büyük kemerden dolayı tekgöz ismini aldığı düşünülmektedir. Su kaynağının olduğu cephede ana açıklığı oluşturan Kemer’in Güney kanadında selyaran bulunmaktadır. Sultan 2.Rükneddin Süleyman Şah zamanında  H.599 (M.1202-1203) yılında Kayserili Hacı Ali Şir bin Hüseyin tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Köprünün iki kemeri arasındaki kitabede: “Bu köprüyü fetihler sahibi, İslam ve müslümanları şereflendiren, din ve dünyanın dayanağı, düşmanlarını kahreden, Kılıçarslan oğlu Süleyman zamanında emir’ül müminine yardım eden, Kayserli Hüseyin oğlu Bedreddin Hacı Alişir, Allah’ın rahmetine muhtaç, H.599 (M.1203) yılında inşa etti.”yazmaktadır.


Çifteönü Çeşmesi 

Melikgazi ilçesinde bulunan bu çeşme günümüzde kullanılamamaktadır. Düzgün kesme taştan yapılan çeşmenin kitabesi mermerden yapılmıştır. Yüksekliği 5,12 metre, genişliği 5,5 metre ve derinliği 3 metre olan çeşme, yan yana iki kemerli yapılmış ve üzeri beşik tonozla örtülüdür. Kayseri’de hiçbir çeşmede olmayan yekpare bazalt taşların oyulmasıyla yapılmış 6 adet su yalağının bazıları toprağa gömülmüştür. Çeşmeye ait iki kitabe bulunmaktadır, bu kitabelere baktığımızda yapım kitabesi H.1168 (M.1753), onarım kitabesi de H.1293 (M.1878) tarihlidir.


Karatay Kervansarayı

Bünyan ilçesinin Karadayı köyünde bulunmaktadır. Bu yapının Selçuklu veziri Celâleddin Karatay tarafından H.638 (M.1240) yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Kervansarayın içerisinde bir mescid, bir hamam ve türbe mevcuttur. Selçuklu motifleriyle süslenmiş kapının üstündeki kitabede şöyle yazmaktadır: “Mülk Allah’ındır. Dünya ve ahirette yegane güç ve kuvvet sahibi ve sonsuza kadar baki olan ancak Allah'tır. En büyük Sultan, muazzam şehinşah -Allah gölgesini dünyada devamlı kılsın- dünya ve dinin yardımcısı, fatihler babası Keykubad oğlu, Keyhüsrev zamanında Emiri'l-Mü'minin görevlisi tarafından H.638 (M.1240) yılında yaptırılmıştır." Ayrıca kervansarayın içinde vakfın şartlarını yerine getirmeyenler ya da bozanlar için beddualar yer almaktadır. "Her kim vakfımın şartlarından birini değiştirir, hükümsüzlüğe sürüklerse veya yerine getirmeye çekinirse günah onundur. Allah şüphe yok ki görür ve bilir. Vakfa dokunan veya onun şartlarını gerçekleştirmeden alıkoyan kimse; Tanrının, kitapların, meleklerin ve bütün insanların laneti Kıyamete kadar o kimse üzerinde olsun. Allah ona yeter. Her nefis kıyamet gününde farklı cezalara çarptırılacaktır.” Cümleleri bizlere vakıf malının ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaktadır.

 

Yine ülkemizin güzide şehirlerinden birine konuk olduk bugün. Anadolu'nun her şehrinde bu tarz güzide eserlere rastlamak mümkün ama önemli olan bu eserlerin kıymetini bilmektir. Bir sonraki güzide şehrimizde buluşmak ümidi ile, baki muhabbetle...


Yazan: Ayşenur Çakmak

Yorum Gönder

0 Yorumlar